Ben Aslında Yoğum

Sabah evinizden çıktınız, işe geldiniz. Çalışma arkadaşlarınıza “günaydın” dediniz bir fincan çay veya kahvenizi aldınız, masanıza oturdunuz. İşyerinde misiniz? Evet. Ama gerçekten işte misiniz? Tüm zihniniz ve ruhunuz ile işte misiniz? Hayır.

Başka bir senaryoyu ele alalım. Başınız ağrıyor, gripsiniz, mide bulantınız var veya alerjiden sürekli hapşırıyorsunuz. Ama yine de sabah yataktan kalkıp, işe geldiniz. Çünkü, işe gitmediğiniz gün işler birikiyor ve sonrasındaki günler işe döndüğünüzde biriken işlerin yükü ile karşı karşıya kalıyorsunuz. Veya iş arkadaşlarınız siz işe gelmediğiniz zaman hoşgörülü davranmıyorlar, sizin sorumlu olduğunuz işleri yapıyor olmaktan şikayet ediyorlar. Veya izin kullanmanızın, terfi olanaklarınızı riske atacağını düşünüyorsunuz. Veya yöneticinizin “hastalık, izin” kelimelerine alerjisi var. Veya çalışma ortamınızda aşırı rekabet söz konusu. Veya siz olmadığınızda sizin işinizi yapacak, yürütebilecek başka kimse yok. Daha birçok neden sıralanabilir.

Literatürde bu duruma “işte varolamama (presenteeism)” deniyor. 1998’de Cooper işte varolamama kavramını “hastalığa rağmen çalışanın işe gelme durumu” olarak tanımlamış. Bir başka tanım ise; “çalışanın işyerinde bulunduğu fakat yeterince verimli ve üretken olmadığı zamanki durum” şeklinde belirtmiş. Tanıdık geliyor mu?

Cooper’a göre, özellikle 1990ların sonlarında, yöneticilerin kurumlarda “işkolik bir kültür” yaratmış olmaları; çalışanların “işyerinde ne kadar vakit geçirirlerse, o kadar üretkenlerdir – the longer the better” düşünceleri işte varolamamanın oluşumunu etkilemiştir. Hemen aklımıza “Şeytan Marka Giyer (The Devil Wears Prada)” filmindeki Miranda tarzındaki yöneticiler gelebilir.

Peki, bu sağlıklı bir durum mudur?

Tabii ki hayır. Sadece işyerinde bulunmak için işe gelmek veya hastalığa rağmen işe gelmek sağlıklı değildir. Tam tersine performans düşüklüğü, motivasyonun azalması, verimsizlik gibi sonuçlara neden olabilmektedir.

Hastayken enerjiniz zaten düşük olduğu için, performansınız, konsantrasyonunuz da düşüyor. Normalde 1 saatte bitirebileceğiniz işinizi, 3 saatte bitirebilirsiniz. Banka, kredi işlemleri gibi yüksek risk içeren işlerde veya üretim bandında çalışıyorsanız, çok büyük hatalara veya kazalara sebep olmanız bile olası.

İşlerin yetişmesi için sizin işlerinize destek olabilmek adına diğer çalışma arkadaşlarınız süreçlere dahil oluyorlar, bu da ortak performansta azalmaya sebep oluyor. Hastalığınızı bulaştırma riskinizi de düşünürsek… Çalışma arkadaşlarınızla ve “senin yüzünden tüm ekip hastalandı” diyebilecek yöneticiniz ile de ilişkilerinizin bozulma olasılığı bulunuyor.

Bu konuda önerilerimiz, elbette hastayken işe gitmemeniz yönündedir. Yöneticiniz ile durumu görüşerek izin almanız, çalışma arkadaşlarınızdan destek istemenizdir. Hastayken bile gidiyorsanız veya sadece işyerinde bulunmak için gidiyorsanız ve gün içerisinde üretken, verimli olamıyorsanız; bunu detaylı düşünmenizde fayda var. Çalışma ortamınız sizi desteklemiyor mu? Yanlış giden nedir? Sizde strese yol açan ve sizi işten uzaklaştıran, soğutan faktörler neler? İş yükünden mi korkuyorsunuz? Kurum kültürünüz hoşgörülü ve anlayışlı değil mi? Kurumda Game of Thrones’u aratmayan aşırı rekabet mi söz konusudur? Sizi rahatsız eden durumu fark etmek ve değiştirmeyi istemek çözüm için ilk adım olacaktır.

Paylaş: